Küsmek nedir ?

Kaan

New member
[color=]Küsmek Nedir? Duygusal Bir Mesafe mi, Toplumsal Bir Sessizlik mi?[/color]

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle üzerine düşünmeden geçtiğimiz ama hepimizin bir şekilde deneyimlediği bir kavramı konuşmak istiyorum: küsmek.

Küsmek; bir tür duygusal sessizlik, bir savunma biçimi, bazen bir protesto. Ama acaba sadece kişisel bir tepki mi, yoksa toplumun bize öğrettiği bir iletişim şekli mi? Bu soruyu toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden ele aldığımızda, küsmek bambaşka anlam katmanları kazanıyor.

---

[color=]Küsmek: Sessizliğin Dili[/color]

Küsmek, çoğu zaman kırgınlığın söze dökülmeyen hali. Ancak bu sessizliğin altında yalnızca kişisel duygular değil, aynı zamanda toplumsal roller de yatıyor.

Kadınlara küçük yaşlardan itibaren “kırıldığında sus”, “kavga etme”, “idare et” gibi kalıplar öğretilir. Erkeklere ise “güçlü ol”, “duygunu belli etme”, “konuşmak yerine çöz” mesajları verilir. Böylece küsmek, kadınlar için duygusal bir korunak; erkekler içinse çoğu zaman anlaşılmaz bir duvar haline gelir.

Bu durumda küsmek, yalnızca bir bireysel tepki değil, aynı zamanda bir toplumsal davranış biçimi olur.

Kadın susarken aslında “beni anlamanı istiyorum” der, erkek susarken “nasıl çözeceğimi bilmiyorum” demek ister. Fakat iki sessizlik birleştiğinde iletişim değil, kopukluk ortaya çıkar.

---

[color=]Toplumsal Cinsiyetin Küskünlüğü[/color]

Toplumsal cinsiyet rolleri, küsmeyi biçimlendirir.

Kadınların küskünlüğü genellikle duygusal yoğunluk taşır; empati, beklenti ve karşılık bulamamanın kırılganlığıyla yoğrulur. Bu durum, kadınların ilişkilerde duygusal yükü daha fazla taşımasına neden olur.

“Benim ne hissettiğimi anlamıyor” diyen bir kadın aslında duygusal emeğin karşılığını arıyordur.

Erkeklerin küskünlüğü ise çoğu zaman çözüm odaklılık ile çatışır. Onlar “küsmek yerine konuşalım” der ama bu konuşma çoğu zaman duygusal derinlikten yoksundur. Çünkü toplum, erkeklere duygusunu ifade etmeyi öğretmemiştir; onlara yalnızca çözüm üretmeyi öğretmiştir. Bu da “analitik bir soğukluk” doğurur.

Böylece kadın duygusal köprü kurmaya çalışırken, erkek köprüyü onarmanın teknik kısmına odaklanır. Fakat iki taraf da aynı yerden başlamadığı için köprü bir türlü tamamlanmaz.

---

[color=]Küsmek ve Sosyal Adalet: Sessizliğin Gücü[/color]

Sosyal adalet perspektifinden baktığımızda, küsmek bir direniş biçimi olarak da okunabilir. Özellikle dezavantajlı gruplar için küsmek, bazen sesini yükseltmenin başka bir yoludur.

Kadınlar, azınlıklar, engelliler ya da dışlanan bireyler çoğu zaman duyulmadıklarında, sessizliklerini bir duruşa dönüştürürler.

Bu noktada küsmek, “beni artık duyman gerekiyor” diyen bir sessiz bağırış haline gelir.

Ama sorun şu: Toplum, bu sessizliği genellikle anlamaz. “Küsme, konuş” deriz ama kimi zaman o konuşmanın alanını açmayız.

Dolayısıyla sosyal adalet açısından küsmek, yalnızca bir bireysel davranış değil, aynı zamanda ifade özgürlüğünün eksikliğinin de yansımasıdır.

---

[color=]Çeşitlilik Bağlamında Küsmek: Farklı Seslerin Susturulması[/color]

Toplumsal çeşitlilik — cinsiyet, etnik kimlik, inanç, engellilik, cinsel yönelim gibi farklar — iletişim biçimimizi doğrudan etkiler.

Küsmek, bu farklılıkların nasıl karşılandığını da ortaya çıkarır.

Bazı grupların duygusal ifadeleri “aşırı” bulunur; bazıları ise “duygusuzlukla” suçlanır. Bu da toplumsal çeşitlilik içinde kimin konuşabileceğini, kimin susması gerektiğini belirleyen görünmez sınırları yaratır.

Küsmek bu anlamda bir denge arayışı gibidir.

Bir yandan “beni duymuyorsunuz” demenin yolu olurken, diğer yandan “nasıl duyulacağımı bilmiyorum” çaresizliğini taşır.

---

[color=]Empati: Küskünlüğün Panzehiri[/color]

Empati, küskünlüğü anlamanın ve dönüştürmenin anahtarıdır.

Kadınların toplumsal olarak geliştirdiği empati becerileri, ilişkilerde duygusal köprüleri yeniden kurabilir.

Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ise bu köprülerin daha sağlam olmasını sağlayabilir.

Yani biri “duygunun sıcaklığını”, diğeri “mantığın soğukkanlılığını” getirir.

İkisi birleştiğinde ortaya eşitlikçi, onarıcı bir iletişim çıkar.

Ama bunun için önce her birimizin kendi küskünlüklerimize dürüstçe bakması gerekir.

Küsmek, bazen kendimize bile küsmenin başka bir yoludur.

Empati burada yalnızca karşımızdakine değil, kendimize gösterdiğimiz bir merhamet biçimi haline gelir.

---

[color=]Toplumsal Barışta Küsmemeyi Öğrenmek[/color]

Küsmemeyi öğrenmek, konuşmayı değil, duymayı öğrenmektir.

Bir toplumun adalet duygusu da, çeşitliliğe saygısı da buradan başlar.

Birinin sessizliğini “trip” olarak değil, “ifade” olarak görebildiğimiz gün, toplumsal barışa bir adım daha yaklaşırız.

Toplumsal cinsiyet eşitliği de, sosyal adalet de, duygusal farkındalık da aslında aynı yerden filizlenir: anlaşılma isteği.

Ve belki de küsmek, bu isteğin en naif, en kırılgan halidir.

---

[color=]Forumdaşlara Sorular[/color]

- Sizce küsmek bir zayıflık mı, yoksa bir iletişim biçimi mi?

- Kadınların ve erkeklerin küsme nedenleri sizce toplumsal rollerle ne kadar bağlantılı?

- Empatiyi mi, çözümü mü öncelemeliyiz — yoksa her ikisini dengelemeyi mi öğrenmeliyiz?

- Siz hiç “toplumsal bir küskünlük” yaşadınız mı? Bir grubun, bir sistemin sizi duymadığını hissettiğinizde nasıl tepki verdiniz?

---

Sevgili forumdaşlar,

Belki de hepimiz biraz küsüz.

Kendimize, birbirimize, topluma...

Ama belki de konuşmaya başlamanın zamanı çoktan geldi.

Çünkü bazen bir “barışma” sadece iki insan arasında değil, bir toplumun kendisiyle yeniden yüzleşmesiyle başlar.
 
Üst