Pozitivizm Nedir?
Pozitivizmin Doğuşu ve Tarihi
“Pozitivizm/Olguculuk” kavramının Batı düşüncesinde ilk kez Saint Simon (1760- 1825) tarafından bilimsel bir metod ve bu metodun felsefeye uygulanması anlamında kullanıldığı, Simon’un görüşlerinden etkilenmiş Auguste Comte tarafından felsefi bir harekete gönderme yaptığı bilinir. Pozitivizm terimini sadece bir felsefi ekol olarak değil bilim, edebiyat, hukuk, sanat gibi farklı alanlarda kullanılır: Söz gelimi; pozitif sözcüğü günlük konuşma dilinde olumlu bir davranışı veya düşünceyi, matematikte belirli özellikteki sayılar topluluğunu belirtir. “Pozitif yük”, “pozitif kutup” gibi tamlamalarla deneysel bilimlere ait kavramlar olarak, hukukta “pozitif hukuk” terimi “doğal hukuk” deyiminin karşıtı bir anlam olarak karşımıza çıkar. Yine belirli ilkeleri olan ve bu ilkelere göre çalışan bir bilgi türü için “Pozitif bilimler”deyimi kullanılır. Felsefedeki kullanımıyla Pozitivizmin ise belirgin özelliği “bilimi tek geçerli bilgi olarak görmesi ve olguları (facts) bilinebilen ve üzerinde inceleme yapılabilecek tek obje olarak kabul etmesidir”. Diğer bir ifadeyle pozitivizm sadece pozitif olarak, deney yoluyla bilinebilene değer veren bir görüştür. Yukarıda “Pozitif” kavramının kullanımlarından anlaşılacağı üzere “Pozitif “ kavramı farklı alanlarda, farklı disiplinlerde farklı anlamlara gelmektedir.
Genel olarak bir düşünce akımını doğru anlamanın yolu, o düşünceyi oluşturan arka planı ve onun sonuçlarını iyi bilmekten geçmektedir. Bir düşünce akımını ve bilimsel bir gelişmeyi tarihselliğinden ve karşı olduğu düşüncelerden yalıtılarak tam anlama girişimi doğru olmayacaktır. Saint-Simon ile takipçileri Fransız devrimi ve endüstri devrimi gibi devletleri ve toplumları kökünden sarsan gelişmelere tanık olmuşlardır. Bu dönemde yaşanan bilimsel gelişmeler çok ciddi ekonomik, hukuksal, siyasal, ahlaki, politik etkiler oluşturmuştur. Onlara göre toplum; bilimsel gelişmelerin yol açtığı yeni bir çağda yaşamaktadır ve bu yeniçağ orta çağdan ve onun temsil ettiği şeylerden kopuşu getirmelidir. Bu amaçla toplum pozitif esaslara göre yani bilimsel yöntemlere göre yeniden düzenlenmelidir. Bu bakımdan Pozitif felsefenin bu dönemde ortaya çıkması yukarıda da bahsettiğimiz gibi kendine has tarihsel koşullarla izah edilebilir. Bireyin tekil olarak tarihin akışındaki rolü yadsınamaz fakat bireyi oluşturanın içinde yaşadığı zaman, toplum, değerler dünyası, eğitim sistemi ile diğer bazı tarihsel koşullar olduğu unutulmamalıdır. Pozitivizmin Saint-Simon ve A. Comte’un eserlerinde belirmesini bu açıdan değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olarak görünmektedir.
Pozitivizmin Doğuşu ve Tarihi
“Pozitivizm/Olguculuk” kavramının Batı düşüncesinde ilk kez Saint Simon (1760- 1825) tarafından bilimsel bir metod ve bu metodun felsefeye uygulanması anlamında kullanıldığı, Simon’un görüşlerinden etkilenmiş Auguste Comte tarafından felsefi bir harekete gönderme yaptığı bilinir. Pozitivizm terimini sadece bir felsefi ekol olarak değil bilim, edebiyat, hukuk, sanat gibi farklı alanlarda kullanılır: Söz gelimi; pozitif sözcüğü günlük konuşma dilinde olumlu bir davranışı veya düşünceyi, matematikte belirli özellikteki sayılar topluluğunu belirtir. “Pozitif yük”, “pozitif kutup” gibi tamlamalarla deneysel bilimlere ait kavramlar olarak, hukukta “pozitif hukuk” terimi “doğal hukuk” deyiminin karşıtı bir anlam olarak karşımıza çıkar. Yine belirli ilkeleri olan ve bu ilkelere göre çalışan bir bilgi türü için “Pozitif bilimler”deyimi kullanılır. Felsefedeki kullanımıyla Pozitivizmin ise belirgin özelliği “bilimi tek geçerli bilgi olarak görmesi ve olguları (facts) bilinebilen ve üzerinde inceleme yapılabilecek tek obje olarak kabul etmesidir”. Diğer bir ifadeyle pozitivizm sadece pozitif olarak, deney yoluyla bilinebilene değer veren bir görüştür. Yukarıda “Pozitif” kavramının kullanımlarından anlaşılacağı üzere “Pozitif “ kavramı farklı alanlarda, farklı disiplinlerde farklı anlamlara gelmektedir.
Genel olarak bir düşünce akımını doğru anlamanın yolu, o düşünceyi oluşturan arka planı ve onun sonuçlarını iyi bilmekten geçmektedir. Bir düşünce akımını ve bilimsel bir gelişmeyi tarihselliğinden ve karşı olduğu düşüncelerden yalıtılarak tam anlama girişimi doğru olmayacaktır. Saint-Simon ile takipçileri Fransız devrimi ve endüstri devrimi gibi devletleri ve toplumları kökünden sarsan gelişmelere tanık olmuşlardır. Bu dönemde yaşanan bilimsel gelişmeler çok ciddi ekonomik, hukuksal, siyasal, ahlaki, politik etkiler oluşturmuştur. Onlara göre toplum; bilimsel gelişmelerin yol açtığı yeni bir çağda yaşamaktadır ve bu yeniçağ orta çağdan ve onun temsil ettiği şeylerden kopuşu getirmelidir. Bu amaçla toplum pozitif esaslara göre yani bilimsel yöntemlere göre yeniden düzenlenmelidir. Bu bakımdan Pozitif felsefenin bu dönemde ortaya çıkması yukarıda da bahsettiğimiz gibi kendine has tarihsel koşullarla izah edilebilir. Bireyin tekil olarak tarihin akışındaki rolü yadsınamaz fakat bireyi oluşturanın içinde yaşadığı zaman, toplum, değerler dünyası, eğitim sistemi ile diğer bazı tarihsel koşullar olduğu unutulmamalıdır. Pozitivizmin Saint-Simon ve A. Comte’un eserlerinde belirmesini bu açıdan değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olarak görünmektedir.