Pozitivizmin Türkiye Düşünce Tarihindeki Yeri ve Etkisi

Adanali

New member
Pozitivizmin Türkiye Düşünce Tarihindeki Yeri ve Etkisi
Pozitivizmin Türkiye düşünce tarihindeki yeri ve etkisi, Avrupa’da yaşanan yukarıda kronolojik sırası kısaca verilen bilimsel gelişmelerden ve bu bilimsel gelişmelerin düşünce dünyasında yol açtığı değişiklikler ile bunların etkisinden ayrı düşünülemez. Osmanlı devletinin siyasal, askeri ve kültürel dünyasında baş gösteren duraklama ve gerilemeler, devleti bazı reformları ve ıslahatları yapmaya itmiştir. içinde yaşadığı dünyadan ve zamandan bağımsız ve yalıtık kalması düşünülemeyecek olan Osmanlı devleti, karşı karşıya kaldığı sorunları kendi kurumları ve imkanları ile çözemeyeceğini idrak ettikten sonra bu sorunları çözebilmenin yolunu Batıyı anlamak ve onun başarısının sırrına erişip onu örnek almak olarak belirledi. Esasında bu durum sadece Osmanlı devleti için değil Batı dışı tüm toplumlar için bu şekilde gerçekleşmiştir. Büyük bir refah ve zenginlik kazanmış olan Batı galibiyeti, Batı dışı toplumlar ise mağlubiyeti temsil etmekteydi. Böylece on yedinci ve on sekizinci yüzyıllar Osmanlı devleti için sorunları çözmek için teşhisler koyup yeniden yapılanma yılları olurken on dokuzuncu yüzyıl başarı kazanmış batı tarzı yeni bir düzen oluşturma yılları olmuştur.

gafak Ural, bu yıllarda Osmanlı devletinin pozitivizmden ve pozitivizmin felsefi arka planından ziyade Aydınlanmanın farkında olduğunu belirtir. Ona göre Osmanlı devleti Aydınlanma ile başlayan hareketin farkındadır. Teknik ve askeri olarak Batının üstünlüğünü kabul eden Osmanlı devleti Batıyı daha yakından tanımak, orada gerçekleşen gelişmeleri yakından takip etmek ve karşı karşıya kaldığı sorunları çözebilmek maksadıyla yaptığı diğer girişimlerin yanında Avrupa’da elçilikler açmış, Batı tarzı eğitim-öğretim kurumları teşekkül ettirmiş ve Avrupa’ya öğrenci yollamıştır. Bu durum bize Osmanlının Ural’ın da belirttiği gibi ortaya çıkan hareketin farkında olduğunu ve onu anlamaya çalıştığını gösterir.

Döneme has bazı koşşullardan dolayı Osmanlı devleti öğrencilerini, aydınlarını Fransa’ya göndermiştir. Fransa’ya gönderilen öğrenciler, teknik personel ile bürokrat ve aydınlar Avrupa’da yaşanan eşine az rastlanır refah ve zenginliğin temelinde bilimi ve pozitivist felsefeyi görmüşlerdir. Pozitivizm onlar için ilerleme ve gelişmişlik anlamına gelmiştir.

Pozitivizmin Türkiye’ye girişi felsefi kanallar vasıtasıyla olmamıştır. Pozitivizm Türkiye’ye Avrupai tarzda oluşturulan eğitim kurumları, mevcut eğitim kurumlarına konulan pozitif bilim dersleri, yukarıda bahsedilen Fransa’ya öğrenci gönderimi, yurda gelen bazı teknik uzmanlar ve bazı dernekler aracılığıyla girmiştir. A. Comte ve ardıllarının pozitif felsefesinden etkilenen Osmanlı aydın ve bürokratları cemiyetler (Yeni Osmanlılar Cemiyeti-Jön Türkler, ittihat ve Terakki Cemiyeti) ve dernekler (Servet-i Fünun, Ulum-i iktisadiye, içtimaiye Mecmuası) kurmuştur. Pozitivizmden etkilenerek kurulan bu cemiyetler ve dernekler ile Osmanlı toplumunun ve devletinin sorunlarını çözmeye ve pozitivizmi kitlelere tanıtmaya çalışmıştır. Eserleri ile Pozitivizme katkı sunamayan Osmanlı aydını pozitivizmden anladıklarını halka aktarmış ve böylece halk nezdinde pozitivizmi tanıtarak yaygınlaGmasında rol oynamıştır.

Cumhuriyeti kuran asker sivil kadrolar gibi Mustafa Kemal Atatürk de bahsedilen pozitif etkinin uzağında değildir. Kendisi, askeri kabiliyetleri yanında entelektüel kapasitesi ve birikimi olan bir Osmanlı kadrosudur. Kendisinin “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünden pozitivizmden etkilendiği yorumunu çıkaran Ural, Atatürk’ün Avrupa’da gerçekleşen gelişmelerden haberdar olduğunu belirtmektedir. Aydınlanmanın sadece felsefi olarak değil ekonomik, siyasi, kültürel ve teknolojik güçlü etkiler yaratarak dönemini değişime ve kökten bir dönüşüme zorladığını belirten Şafak Ural, Cumhuriyetin kurulmuş olmasını böyle bir zorunluluğa bağlamaktadır. Büyük teknolojik gelişim, sanayi devrimi ve aydınlanmanın dünyada siyasal yapıyı, yönetim şekillerini değiştirmemesi mümkün değildir. Ona göre Cumhuriyet’in kurulmuş olması imparatorluğun çökmesinden ziyade zorunlu bir dönüşümü ifade eder. Ural, Osmanlı devletinin bu değişim ve dönüşüme ayak uydurmak istediğini fakat bunu başaramadığını, Atatürk’ün Cumhuriyeti kurmasının ve ardından yaptıklarının, dünyanın her yerinde etkisi hissedilen ve yukarıda bahsedilen değişimin Türkiye’deki yansımaları olduğunu dile getirmektedir.
 
Üst